bir dervişin ıstırabı; Derviş ve Ölüm

Derviş ve Ölüm, Meşa Selimoviç'in 1967'de yayımlanan romanı. Çeşitli ödüller almış etkileyici bir eser. Derviş ve Ölüm bir hesaplaşmanın öyküsü nihayetinde. Mevlevi tekkesinin şeyhi Ahmet Nureddin'in kendisiyle savaşı. Osmanlı yönetimindeki Bosna'nın idari ve sosyal durumuna mercek tutması yanında adalet kavramına da özgün bir eleştiri niteliğinde. Bir dervişin ıstırabı ve yalnızlığından ibaret belki de. 

Meşa Selimoviç Derviş ve Ölüm'ü kardeşini ikinci dünya savaşında kaybetmesinin ardında duyduğu derin hisler sonrasında yazmaya başlıyor. Kitabın ön sözünde Meşa Selimoviç Derviş ve Ölüm ile kendisi arasındaki acı bağlantıyı ise şu sözle belirtiyor:

Söz konusu olaydan sonra ben yaslı ve gücenmiş kardeş miyim, yoksa mütereddid, ideallerini yitirmiş bir parti üyesi miyim?(Romanda bu şöyle ifade edildi: Şimdi ben neyim? Ödlek bir kardeş mi yoksa inançsız bir derviş miyim? İnsanlara olan sevgimi mi yitirdim yoksa inancım mı zayıfladı? İnsan şeklini mi inancımı mı yoksa ikisini birden mi yitirdim ben?"

Şeyh Ahmet Nureddin'in kardeşinin kaleye hapsedilmesi ve babasının kendisinden kardeşini kurtarması için yalvarması üzerine başlayan olaylar zincirinde Ahmet Nureddin'in dönüşümüne şahit oluyoruz. Kardeşi Harun'u haksız yere kaleye atan iktidara nefret beslemeye çalışan Ahmet Nureddin kardeşini kurtarmak pahasına yeri geldiğinde gururunu bile ayaklar altına alır. Bu çabalar sonuçsuz kalır ve kardeşini kurtaramaz. Bu haksızlığı fazla sorgulayan ve kurcalayan Ahmet Nureddin de kardeşi gibi bir süreliğine kaleye hapsedilir. Zindandaki esaretinde felsefik, gerçek ile hayalin birbirine karıştığı bir ruhsal buhrandan geçen şeyh zindandan çıktıktan sonra eski derviş uysallığını bir kenara bırakır. Zekice ve akıl almaz bir plan yaparak şehirde isyan çıkarır ve bu isyan sonucunda kardeşinin intikamını alır. İsyan sonucunda kadı olan Ahmet Nureddin kardeşini ölüme götüren siyasi karmaşanın kıskacına sıkışır. İktidarın adaleti ve vicdanın adaleti arasında bocalayan dervişi kardeşi gibi ölüme götüren son aynı olacaktır. 

Ahmet Nureddin'in yalnızlığından ötürü sımsıkı bağlandığı, yeri geldiğinde nefsine yenilip ihanet etmeyi düşündüğü, yaşam biçimini onaylamasa da özgür tavırlarına hayranlık duyduğu dostu Hasan'ın, dervişin yazdıklarını okuduktan sonra kendi el yazısıyla yazdığı şu sözler ise oldukça manidar:
"Böylesine mutsuz olduğunu bilmiyordum. Istıraplı ruhu şad olsun."






Yorumlar

Popüler Yayınlar