bir intörnlük meselesi


 

İntörnlük eziyeti bitmiyor :) Acilden sonra tekrar ayak işi yaptığımız servislere dönmek biraz can sıkıcı. Gerçi göğüs hastalıklarında poliklinikte ve serviste hastaların akciğer seslerini dinlemek güzeldi. Yaşadığım bir sıkıntıdan mütevellit zaten gerektiğinden fazla çalışmak zorunda kaldım göğüs hastalıklarında ve ilginçtir çok sevdim. Hatta ileride göğüs hastalıkları yazmayı düşünmeye başladım. 


Şu an kardiyolojideyim. Kardiyolojideki ilk günümüz. Ve tabii ki ilk nöbet de bende :) Kardiyolojinin havasını sevmedim. Çok boğucu. Grup arkadaşlarımla da pek muhabbetimiz yok, samimi değiliz. Ramazan dolayısıyla çay kahve keyfi de olmayınca hastaneye gelmek zulüm gibi geliyor. Burada yaptığımız işler dosya doldurmak, çıkan kan sonuçlarını yazmak, sonda takıp çıkarmak, ekg çekmek… Dikkatinizi çekerim, ekg yorumlamayı, order edilen ilaçlar ne için veriliyor öğretmek yok… Aslında intörnlük eğitiminde hasta sunmalı, neler yapılıyor görülmeli… Fakat biz köle gibi çalıştırılıyoruz, nerede bir personel açığı varsa o iş için görevlendiriliyoruz. Eski hekimlere çok üzülüyorum, intörnlükte asgari ücret yoktu. Karın tokluğuna bu saçmalığa katlanıyorlardı. Ben 3 ay sonra Allah nasip ederse hekim olacağım. Yaptığım işler bazen o kadar zoruma gidiyor ki… Artık sonda takıp çıkarmaktan, pansuman yapmaktan, ekg çekmekten midem bulandı. Mesela yarın 5.30’da kalkıp koskoca serviste 21 hastaya Ekg çekmem gerekiyor hastanenin durmadan arıza veren ekg cihazlarıyla. Gerçekten yoruldum :) Ve daha önümde bir aylık dahiliye ve bir aylık genel cerrahi stajları duruyor. Ne desem bilemiyorum. 


Galiba yeterince şikayet ettim intörnlükten. Bugünlük bu kadar yeter. Hoşçakal günlük. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar